İçeriğe geç

BOŞANMA

Eşlerden her ikisinin de sağ oldukları durumda evlenmeyi sonlandıran normal durum eşlerin boşanmasıdır. Boşanma için eşlerden en az birinin boşanma davası açmış olması gerekir. Ayrıca boşanma kararını verecek olan da hakimdir. Ve bu boşanmanın kanunda sayılmış sebeplerden birine dayanması gerekir.

BOŞANMA SEBEPLERİ

Türk Medeni Kanunun 161 ve 166. maddeleri arasında boşanma sebepleri sayılmıştır. Bu sebeplerden bazıları özel boşanma sebebi bazılarıysa genel boşanma sebebidir. Ayrıca bazıları mutlak bazıları nisbi boşanma sebepleridir.


A.ZİNA

I. Zina
Madde 161- Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Zina kusura dayalı bir boşanma sebebidir. Aynı zamanda mutlak ve özel bir sebeptir. Zina fiili genel olarak doktrinde, “eşlerden birinin evlilik birliği içinde karşı cinsten biri ile isteyerek cinsi münasebette bulunması” şeklince tanımlanır. Tanımda karşı cins ifadesi dikkat çekmektedir bu durumda eşlerin aynı cinsten kişilerle birlikte olması zina sayılmaz. Böyle bir durumda haysiyetsiz hayat sürmeye dayanılarak boşanma davası açılabilir.

Aynı davada hem zina hem de evlilik birliğinin temelden sarsılması sebeplerine dayanılarak boşanma davası açılabilir.

Zinanın gerçekleşmesi için evliliğin geçerli olması aranmaz. Butlan kararının kesinleşmesine kadar yapılan her bu tür eylem zina sayılmaktadır. Aynı şekilde ayrılık kararı verilmesi durumunda da eşler boşanmış olmadığı için yine bu tür eylemler zina sayılmaktadır.

Bunların yanında karşı cinsten başka biriyle cinsi münasebet olmadan yalnızca flört etme tarzı durumlarda zina gerçekleşmiş sayılmaz ancak bunlar zinaya fiili karine oluşturabilir.

Zinanın mutlak bir boşanma sebebi olması demek; zina kesinleştiği zaman hakim boşanmaya karar vermek zorunda demektir.

-Zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı, hak düşürücü sürenin geçmesi ve aldatılan eşin diğer eşi affetmesi durumunda düşer. Hak düşürücü süreler kanunda belirtilmiştir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina
eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşe
r


B. HAYATA KAST, PEK KÖTÜ MUAMELE YA DA ONUR KIRICI DAVRANIŞ

II. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış
Madde 162- Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Mutlak ve kusura dayalı bir boşanma sebebidir.

I. Hayata kast: Eşlerden birinin diğerini diğerini öldürme niyetinde olması ve bu niyetinin fiillerinin de desteklemesidir. Kanun burada kast şartı aramıştır. Dolayısıyla ayırt etme gücü olmayan eşin bu eylemleri boşanma sebebi olamaz . Tabii ki burada eş ayırt etme gücünün kaybında kusurlu olmamalı.

II.Pek kötü muamele: Diğer eşin vücut bütünlüğüne yönelik her türlü saldırıdır. Burada devamlılık aranmaz.

III.Onur kırıcı davranış: Eşlerden birinin diğerine küçük düşürmek amaçlı yaptığı hakaret ve davranışlardır.

Zinada olduğu gibi burada da dava hakkı hak düşürücü sürelerin geçmesi ve Af durumunda düşmektedir: Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.


C. KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME

III. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
Madde 163- Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir

Nisbi ve kusura dayalı bir boşanma sebebidir.

I. Küçük düşürücü suç işleme: Yalnızca küçük düşürücü suç işlenmesi durumunda bu sebebe dayanılabilir. Küçük düşürücü suçlara örnek olarak hırsızlık, dolandırıcılık, ırza geçme suçları verilebilir. Bu suçlar evlendikten sonra işlenmelidir. Ancak evlenmeden önce işlendiğinden diğer eş haberdar değilse hata yahut hileye göre evlenmenin iptali istenebilir ya da evlilik birliğinin sarsılmasına dayanılarak boşanma davası açılabilir.

II.Haysiyetsiz hayat sürme: Genellikle ayyaşlık, kumarbazlık aynı cinsten biriyle birliktelik durumları haysiyetsiz hayat sürmeye örnek verilebilir. Ancak sürmek ifadesinden de anlaşılacağı gibi bu davranışların devamlı olması niteliği aranır. Bir defalık fiilde bu boşanma sebebi sayılmaz. Aynı şekilde bu durumun da evlilik birliği içinde sürmesi gerekir.

Her iki durumda da bu davranışlar diğer eş için birlikte yaşamayı ondan beklenemez hale getirmelidir. Bunu da hakim takdir eder.

Bu dava herhangi bir hak düşürücü süreye tabii değildir. Dava her zaman açılabilir.


D.TERK

IV. Terk (1)
Madde 164- Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay
geçmedikçe dava açılamaz.

Mutlak ve kusura dayalı bir boşanma sebebidir.

Terk, eşlerden birinin kendi eylemiyle ortak yaşamı sonlandırmasıdır.

Terkin birtakım şartları vardır. Bu şartlar:

I.Eşlerden birinin ortak konutu terk etmesi.

Bu şart üç şekilde gerçekleşir. Birincisi ortak konutu terk evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri yerine getirmemek amacıyla olmalıdır. Yani ortak konuttan ayrılma haklı bir sebebe dayanmamalı aksi durumda terk şartı gerçekleşmiş olmaz ve terkten söz edilemez. İkincisi Terk için haklı sebebin sonradan ortadan kalkması ve buna rağmen eşin ortak konuta dönmemesi. Üçüncüsü Diğer eşi ortak konutu terke zorlama ya da haklı bir sebep olmadan onun ortak konuta dönmesini engelleme.

II.Terkin en az altı ay sürmüş olması

Bu süre dolmadan terke dayanılarak boşanma davası açılamaz. Bu noktada şu var ki terk eden eş 6 aylık süre dolmadan ortak konuta dönüyor daha sonra tekrar ortak konutu terk ediyorsa ve bunu sürekli olarak yapıyorsa bu hakkın kötüye kullanılması demektir. Bu durumda terk sebebiyle boşanma davası açmaya imkan tanınabilir.

III.Terk eden eşe hakim ya da noter tarafından ihtarda bulunulması ve eşin buna rağmen dönmemesi

İhtar terkin dördüncü ayının bitmesinden itibaren yapılabilir. İhtarda eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi söylenir dönmemesi durumunda sonuçların neler olacağı ihtarda belirtilmelidir. Terke dayalı boşanma sebebi ihtardan iki ay sonra açılabilir. Bu durumda Terke dayalı boşanma davası açabilmek için şart olan terkten itibaren doldurulması gereken altı aylık sürenin ilk dört ayı ihtardan öncesini sonraki iki ayı ise ihtardan sonrasını kapsar. İhtar terkin dördüncü ayında yapılmayıp daha sonraki zamanlarda da yapılabilir. Bu durumda da yine ihtardan iki ay sonra boşanma davası açılabilir.

Şayet ihtar dördünce aydan önce yapılacak olursa bu ihtar geçersizdir. İhtarın haklı olup olmaması dava sırasında incelenir. Ayrıca yapılan ihtarın geçerli olabilmesi için samimi ve gerçekçi olması gerekir.


E.AKIL HASTALIĞI

V. Akıl hastalığı
Madde 165- Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.

Nisbi ve kusura dayalı olmayan bir boşanma sebebidir.

Yine akıl hastalığının boşanma sebebi olabilmesi için üç şartın gerçekleşmesi gerekir.

I.Akıl hastalığının evlilik sırasında var olması

II.İyileşemeyeceğinin resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmiş olması

III.Bu sebeple diğer eş için ortak hayatın çekilmez hale gelmesi

Bu şartların dava açıldığı anda devam etmesi halinde dava her zaman açılabilir herhangi bir hak düşürücü süreye tabii değildir.

Boşanmanın genel sebepleri içinde önceden belli olmayan birçok olay söz konusudur.

VI. Evlilik birliğinin sarsılması
Madde 166- Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik
birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi
için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi
uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya
hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

Kanundaki maddeden üç tür genel boşanma sebebi çıkmaktadır:

-Evlilik birliğinin sarsılması

-Eşlerin anlaşması

-Ortak hayatın kurulamaması


A.EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI

Nisbi ve kusura dayalı olmayan bir boşanma sebebidir.

Türk Medeni Kanunun 166. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında yer almaktadır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığını hakim takdir eder. Bu sebebin gerçekleşmesi için bazı şartlar aranır:

I.Evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması

Bu büyük bir anlamda geçimsizliktir.

II.Bu durum en az eşlerden biri için ortak hayatı sürdüremeyecek derecede olmalıdır.

III.Davalının, davacının daha kusurlu olduğu itirazını ileri sürmemiş ya da ileri sürülen itiraz kabul edilmemiş olmalıdır.

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır. Davalının itirazda bulunabilmesi için hiç kusursuz olması aranmaz; davacının davalıdan daha kusurlu olması aranır. Ayrıca bu itiraz hakkın kötüye kullanımı durumunu da teşkil etmemelidir. Aksi halde dava daha kusurlu olsa bile hakim itirazı kabul etmeyip boşanmaya karar verebilir.


B.EŞLERİN BOŞANMA HUSUSUNDA ANLAŞMALARI

Mutlak ve kusura dayalı olmayan bir boşanma sebebidir.

Türk Medeni kanunun 166. maddesinin 3. fıkrasında yer almaktadır. Anlaşmalı boşanmaya karar verilmesinin şartları vardır.

I.Evlilik en az bir yıl sürmüş olmalıdır.

II.Boşanmak için eşler ya beraber mahkemeye başvurmalı ya da eşlerden biri diğerinin açtığı davayı kabul etmeli

III.Hakim tarafları bizzat dinlemeli

IV.Tarafların yapmış oldukları anlaşmanın hakim tarafından uygun bulunması

Hakim tarafların yaptığı anlaşmada değişiklikler yapabilir. Bu durumda tarafların bu değişiklikleri kabul etmesi gerekir aksi halde hakim boşanmaya karar vermez.


C.ORTAK HAYATIN KURULAMAMASI YA DA FİİLİ AYRILIK

Mutlak ve kusura dayalı olmayan bir boşanma sebebidir.

Türk medeni kanunun 166. maddesinin 4. fıkrasında yer almaktadır. Yine bu sebebin gerçekleşmesi için de birtakım şartlar vardır.

I.Daha önce herhangi bir boşanma sebebine dayanılarak açılan davanın reddedilmiş olması

II.Boşanma talebinin reddi kararının ardından üç yıl geçmiş ve bu süre içinde ortak hayat kurulamamış olmalı

Bu üç yıllık süre red kararının kesinleştiği anda başlar. Ve 3 yıllık sürenin kesintisiz olarak devam etmesi gerekir.

III.Eşlerden birinin boşanma davası açmış olması

Ve son olarak bu hüküm Terk sebebine dayanarak boşanma davası açmaya engel değildir. Eşlerden diğeri ortak hayatı kurmaktan kaçınan eşe Terk şartları gerçekleştirerek Madde 164e dayanarak dava açabilir.

BOŞANMA DAVASI

Boşanma davasında yetkili mahkeme eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son altı ay birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Görevli Mahkeme ise Aile mahkemesidir.

Boşanma sebebi ispatlanmış olursa hakim boşanmaya veya ayrılığa karar verir. Dava yalnızca ayrılığa ilişkinse hakim boşanmaya karar veremez ancak dava boşanmaya ilişkinse ancak ortak hayat yeniden kurulabilecek gibiyse hakim ayrılığa karar verebilir. Ayrılığa bir yıldan üç yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Ayrılık kararı sonucunda da evlilik birliği devam etmekte olur. Dolayısıyla bu süre içinde de eşlerden birinin başka biriyle cinsi münasebeti yine zina sayılmaktadır. Kadın ayrılık sırasında doğum yaparsa çocuk evlilik birliği içinde olmuş sayılır. Hakim bu süre içinde eşlerden birinin isteği üzerine parasal katkıya karar verebilir. Süre bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer. Ortak hayat kurulamamışsa eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Boşanma davası açma hakkı olan taraf boşanma davası açmak yerine ayrılık talebinde de bulunabilir. Boşanmayla evlilik sona ererken, ayrılmada evlilik birliği devam eder ancak eşler ortak yaşama ara verir. Boşanma davasının tarafları eşlerdir. Bu davayı açma hakkı kişiye mutlak sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Sınırlı ehliyetsizler bu davayı yasal temsilci rızası olmadan açabilir. Boşanma davası devam ederken eşlerden biri ölürse dava düşer mirasçılara geçmez. Zaten evlilik ölümle sona ermiş olur. Ancak medeni kanunun 181.maddesinin 2. fıkrası buna bir istisna oluşturmaktadır:

VII. Miras hakları
Madde 181- Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.
Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır

**Boşanma davasında uygulanacak usuller medeni kanunun 184. maddesinde belirtilmiştir.

D. Boşanmada yargılama usulü
Madde 184- Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tâbidir: 
1.Hâkim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz. 
2.Hâkim, bu olgular hakkında gerek re'sen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez. 
3.Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hâkimi bağlamaz. 
4.Hâkim, kanıtları serbestçe takdir eder. 
5.Boşanma veya ayrılığın fer'î sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hâkim tarafından
onaylanmadıkça geçerli olmaz. 
6.Hâkim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir

**Dava sırasında alınacak geçici önlemler de yine medeni kanunun 169. maddesinde belirtilmiştir.

III. Geçici önlemler
Madde 169- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.

Burada önlemler teker teker sayılmamış genel bir ifade ile belirtilmiş. Hakim bu geçici önlemleri resen alır.

Dava sırasında kimin ortak konuttan ayrılacağı konusunda eşler anlaşmışsa sorun yoktur ancak anlaşamadılarsa hakim buna karar verir.Dava süresinde eşlerin birbirlerine bakım yükümlülüğü devam eder. Bir eşin dava devam ederken diğer eşe yaptığı yardımın adı TEDBİR NAFAKASIDIR. Tedbir nafakası boşanma veya ayrılık davasının açıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar ve boşanmanın kesinleşmesine kadar sürer. Tedbir nafakası için kusursuzluk aranmaz. Bunun miktarın hakim somut duruma göre belirler. Burada üst sınır nafakayı verecek olanın geliridir.

Hakim dava sırasında eşlerin mallarıyla ilgili de gerekli önlemleri alır.

Aynı zamanda dava sırasında çocukların kimde kalacağı da hakim tarafından belirlenir.

BOŞANMA KARARI VE SONUÇLARI

Boşanma kararı bozucu yenilik doğuran bir hükümdür. Boşanma davasının eşler yönünden, çocuklar yönünden ve mali yönden olmak üzere üç farklı sonuçları vardır.

EŞLER YÖNÜNDEN SONUÇLARI

Evlilik birliği sona erer ve eşler için yeniden evlenme imkanı doğar.Ancak 132. maddeye göre kadın için boşanmadan sonra üç yüz günlük bir bekleme süresnin geçmiş olması gerekir:

Kadın için bekleme süresi
Madde 132- Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez.
Doğurmakla süre biter.
Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri hâllerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.

Boşanma halinde kadın ve erkek evlenme ile kazandığı kişisel durumu korur. Ancak kadın evlenmeden önceki soyadını alır. Kadının boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu (örneğin icra ettiği meslek çevresinde o soyisimle tanınıyorsa) ve kocaya zarar gelmeyeceği ispatlanırsa istem üzerine hakim kadının kocasının soyadını taşımaya devam etmesine izin verir. Koşulların değişmesi halinde koca bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.

Boşanan eşler bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar. Ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflardan sağladıkları haları aksi kararlaştırılmadıkça kaybederler.

Eşlerin birbirinden olan alacağı için evlilik süresince duran zamanaşımı boşanmanın kesinleşmesiyle durduğu yerden tekrar işlemeye devam eder.

ÇOCUKLAR YÖNÜNDEN SONUÇLARI

Mahkeme ana ve babanın çocukla olan kişisel ilişkilerini ve velayetin kime verileceğini kararlaştırır. Hakim aynı zamanda doğacak olan çocuğun velayeti hakkında da karar verebilir. Velayeti almayan eş çocuğun giderlerine katılmak zorundadır. Buna iştirak nafakası adı verilir.

Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi ya da ölmesi durumunda hakimresen vya istek üzerinde gerekli önlemleri alır.

MALİ YÖNDEN SONUÇLARI

-Ölüme bağlı tasarruflar hükümsüz hale gelir.

-Kusursuz taraf veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebilir. Bunun şartları:

1.İstemde bulunulmuş olmalı

2.Tazminat isteyen taraf kusursuz ya da daha az kusurlu olmalı

3.Tazminat istenen taraf kusurlu olmalı

4.Tazminat isteyen tarafından menfaatleri boşanma yüzünden zedelenmiş olmalı.

Karar verilen maddi tazminat boşanmanın kesinleştiği tarihte muaccel hale gelir. Ayrı bir dava ile de istenebilir.

-Kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf manevi tazminat talep edebilir. Bunun şartları:

1.İstemde bulunulmuş olmalıdır.

2.Tazminat isteyen taraf kusursuz ya da daha az kusurlu olmalı.

3.Tazminat istenen taraf kusurlu olmalı.

4.Tazminat isteyen tarafın kişilik hakları ağır ya da hafif zedelenmiş olmalı.

-Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan taraf kusuru daha ağır olmamak koşuluyla diğer taraftan süresiz olarak nafaka isteyebilir. (Yoksulluk nafakası)

Maddi tazminat veya nafaka duruma göre peşin yahut irat biçiminde ödenebilir. Manevi tazminat irat biçiminde ödenemez.

EVLİLİĞİN BOŞANMA SEBEBİYLE SONA ERMESİNDEN DOĞAN DAVA HAKLARI BOŞANMA HÜKMÜNÜN KESİNLEŞMESİNİN ÜZERİNDEN 1 YIL GEÇMEKLE ZAMANAŞIMINA UĞRAR.

Tarih:Uncategorized

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.